Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’ni, yürürlüğe girmeden evvel taslak halinde görüş bildirmek üzere kamuoyunun bilgisine sunmasını takdir etmekle birlikte, taslak hakkında belirttiğimiz haklı görüş ve önerilerin bir kısmının dikkate alınmaması, katılımcı yönetim anlayışı adına olumsuz bir örnek teşkil etmiştir.
Öğretmenlerimizin sorunlarının çözümünü hedeflemesi gereken yönetmeliğin olumlu yönleri olmakla birlikte, önemli sorunların çözümü bir yana yeni bazı sorunlara gebe olduğu da bir gerçek.
Atama şartları
Öğretmenliğe atamada aranacak şartlarda, “Bakanlıkça uygun görülen pedagojik formasyon eğitiminin başarıyla tamamlanmış olması” özel şartı aranmaktadır. Ancak bu hüküm Bakanlığa keyfi bir yetki vermektedir. YÖK tarafından tanınan pedagojik formasyon eğitimlerinin Bakanlıkça hangi kriterlere göre uygun görüleceği yönünde açık bir düzenlemenin olmaması hukuk devleti ilkesine aykırıdır.
Türkiye’yi sanatsal ve kültürel faaliyetlerde başarılı bir şekilde temsil etmiş ve bu alanda eğitim görmüş olan sanatçılara da milli sporculara benzer bir atama usulü getirilmemiş olması önemli bir eksikliktir.
Aday öğretmenlere ilişkin düzenlemeler
Aday öğretmenlere ilişkin düzenlemeye, 6528 sayılı Kanun’un taslak metni ortaya çıkar çıkmaz karşı çıkmış; kanunun görüşülmesi sırasında da kaygı ve çekincelerimizi dile getirerek, aday öğretmenlerimizin mağdur edilmemeleri için gayret sarf etmiştik. O tarihteki eleştirimizi görmezlikten gelen yaklaşımın şimdi yönetmeliğe de sirayet ettiğini görüyoruz.
Aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçişte sınav uygulaması, kamu personel sistemi ve memur kavramı içerisinde yer alan “öğretmen” unvanının, sistemin dışında ve memur kavramından başka bir zeminde tanımlanması/algılanması zorunluluğunu beraberinde getirebilecektir.
Aday öğretmenlere performans değerlendirmesi
Aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçişte uygulanacak yazılı ve sözlü sınava katılmak için adaylık sürecinde performans değerlendirmesinde başarılı olmak şeklinde bir ön şartın varlığı, gerçekte sınav öncesinde de bir eleme süreci işletilmesini, bunun da, aday öğretmenlerin yoğun bir idari baskı altına alınmasının yanında pamuk ipliğine bağlı bir iş güvencesini beraberinde getirecektir.
Asil öğretmenlik unvanına sahip olanlar açısından dahi performans değerlendirme kriterleri belirlenmemişken, aday öğretmenler açısından bu türden bir kriterin belirlenmesi ve devlet memuru statüsünde öğretmen unvanıyla görev yapması için ön koşul olarak ortaya konması, adaylığın kaldırılması sonrası herhangi bir performansın ve yeterliğin beklenmediği gibi bir algıya da sebep olacaktır.
Performans değerlendirmesine ilişkin Ek-3 Formu’nda ifade edilen kriterlerin önemli bir kısmının, gerçekte lisans düzeyindeki eğitimin ve pedagojik formasyonun içeriğini ve yeterliğini sorgular nitelikte olması da ayrı bir sorun alanıdır.
Değerlendiricilerin bulunmadığı hallerde il milli eğitim müdür yardımcıları, ilçe milli eğitim müdürleri, şube müdürleri ve eğitim uzmanları gibi aktif öğretmenlik yapmayan kişilerden değerlendirici görevlendirilmesi yeterli ve sağlıklı bir değerlendirme olmayacaktır. Yine danışman öğretmenlerin ne şekilde belirleneceği açık değildir. Örneğin, aday öğretmenle aynı branşta danışman öğretmen görevlendirilmesi, adayın mesleki yeterlikleri sağlama anlamında yapılacak tespitte son derece önemlidir.
Performans değerlendirmesine karşı itirazlarda, itirazı inceleyerek karara bağlayacak olan itiraz komisyonunun, il milli eğitim müdür yardımcısı, ilçe milli eğitim müdürü, şube müdürü gibi fiilen öğretmenlik görevi yapmayan kişiler yerine aktif olarak öğretmenlik yapan veya fiilen öğretim faaliyetinin içinde yer alan kişilerden oluşması, diğer bir ifadeyle değerlendirmeyi yapanlarla değerlendirmeye itirazı inceleyenler arasında paralellik kurulması gereklidir.
Diğer önemli bir eksiklik, danışman öğretmenin sadece aday öğretmeni gözlemlemek için görevlendiriliyor olmasıdır. Aday öğretmenin mesleki ölçütler bağlamında eksikliklerini tespit ederek bu eksikliklerin giderilmesi konusunda aday öğretmene, eğitim kurumuna, Bakanlığa gerekli uyarı ve bildirimlerde bulunma hakkı ve yetkisi verilmemiş olması, “danışmanlık” kavramının içeriğini boşaltmaktadır. Daha da vahimi, aday öğretmenin performans değerlendirmesine girmeden evvel, eksikliklerinin farkındalığının sağlanmasının ortadan kaldırılmış olmasıdır.
Aday öğretmen değerlendirme sürecinde yer alan değerlendiricilere yüklenen sorumluluk ve iş yükü ağırdır. Bu süreçteki faaliyetleri için kendilerine ek ders veya benzeri bir ücret ödenmesi yoluna gidilmelidir. Örneğin, yükseköğretim kurumlarında danışmanlık yapan öğretim üyesine bu iş için müstakil ücret ödenmektedir.
Yazılı ve sözlü sınavlar
Yazılı sınav konuları arasında öğretim programlarına yer verilmemesi önemli bir eksikliktir. Yazılı sınav konuları arasında yer alan “görevin gerektirdiği diğer mevzuat” ifadesi, adayı kapsamı sınavın hemen öncesinde belirlenecek belirsiz bir mevzuat bilgisini öğrenmekle yükümlü kılmaktadır. Yine Bakanlığa bağlı resmi eğitim kurumlarında görev yapacak öğretmenler yönünden “5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu”nun neden yazılı sınav konularına dâhil edildiği izaha muhtaçtır. Eğitim ve çocuk/gençlik özelinde uluslararası sözleşmelerin de yazılı sınava dâhil edilmesi gerekir.
Yazılı ve sözlü sınav yapılması halinde, yazılı sınav sonuçları açıklanmadan da sözlü sınav yapılabilmesi izaha muhtaç olduğu gibi, itiraz vb. yasal yollara başvuru hakkının üstü kapalı olarak ortadan kaldırılmaya kalkışılması da yeni sorunlara kapı aralayacaktır.
Mazeret nedeniyle sınava katılamayanların mazeretlerinin “kabul edilebilir belgeyle” ispatlamalarının beklenmesi keyfi ve muğlak bir ifadedir. Söz konusu kişiler yönünden bir sonraki sınava girmeleri yerine ek sınav hakkı verilmelidir.
Sözlü sınavın yapılıp yapılmayacağının Bakanlık takdirine bırakılmış olması, belirsizliğin yanında sözlü sınavın yapıldığı/yapılmadığı atama süreçlerinde öğretmenler arasında eşitsizliğe de yol açacaktır.
Sözlü sınav konularının “bir konuyu kavrayıp özetleme, ifade kabiliyeti ve muhakeme gücü, iletişim becerileri, özgüveni ve ikna kabiliyeti, bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığı, topluluk önünde temsil yeteneği ve eğitimcilik nitelikleri” gibi matematiksel olarak ölçülebilmesi oldukça zor olmasına rağmen, soruların ve cevapların önceden hazırlanması, sınavın kayıt altına alınması, komisyon üyelerinin mülakat teknikleri konusunda eğitim almasının zorunlu kılınması gibi kriterlere bağlanmadığı görülmektedir. Bu durum, değerlendirme ölçütleri karşısında değerlendirme yapanın subjektif bakış açısına bağlı olarak farklı ve eşitsiz değerlendirme yapılması riskini beraberinde getirecektir. Görüldüğü kadarıyla Bakanlık, benzer süreçlerdeki sözlü sınavlara ilişkin mahkeme kararlarının içeriğini dikkatlice analiz etmemiştir.
Sınav Koordinasyon Komisyonu’nda, hizmetten doğrudan yararlanan eğitim ve öğretim dairelerinin temsilcilerinin de yer alması gereklidir.
Başarısız bulunan aday öğretmenlere memuriyet yolunun kapatılması
Sınavda başarılı olamayan aday öğretmenlerin il içinde aynı hizmet alanında başka bir eğitim kurumunda görevlendirilmesi, aday öğretmenlerin salt sınavda başarısız olmaları nedeniyle il içinde yerlerinin değiştirilmesi uygulaması söz konusu öğretmenleri neredeyse cezai nitelikte bir uygulamaya maruz bırakmaktadır.
“Yeniden performans değerlendirmesi”nin herhangi bir süreye tabi tutulmaması, bu kapsamdaki aday öğretmenleri belirsiz bir yeniden değerlendirme sürecinin içine itecektir.
Atama sürecinde yasal süre içinde göreve başlamadığı için ataması iptal edilenlerin, atama tarihinden itibaren bir yıl süreyle yeniden öğretmenliğe atanamayacaklarına ilişkin kanunda bir dayanağı olmayıp bu hüküm, mücbir ve haklı sebepler yönünden istisna tanımamakta ve diğer memuriyet kadrolarında var olmayan bu hüküm eşitsizlik ortaya çıkarmaktadır.
Bu noktadaki en büyük eksiklik, performans değerlendirmesi ve sınav sürecinde başarısız bulunan adaylar yönünden eksikliklerini gidermelerine imkân sağlayacak farklılaştırılmış hizmet içi eğitim programı sürecinin zorunlu kılınmamış olmasıdır. Adayların hangi alanlarda/konularda başarısız bulunduklarına dair aday bazlı kapsamlı bir değerlendirme yapılmak suretiyle sonuç odaklı bir hizmet içi eğitim hakkı verilmeksizin adayların memuriyetle ilişiklerinin kesilmesi kamu vicdanını yaralayacaktır.
Performans değerlendirmesi ve sınavda başarılı olamayan adayların memuriyetle ilişiğinin kesilmesi işlemi; 652 sayılı KHK’nın 40. maddesi kapsamında denetçi ve uzman yardımcısı olarak ataması yapılanların belirtilen süre içerisinde uzman ve denetçi unvanlı kadrolara atanamaması durumunda, durumlarına uygun memur kadrolarına atanmasına ilişkin hüküm karşısında oldukça ağır bir idari yaptırımdır ve kabulü mümkün değildir. Özel eğitim kurumlarının teşviki politikası çerçevesinde özel eğitim kurumlarında çalışabilecek olanların kamuda performans değerlendirmesinde veya sınavda başarısız olduğu gerekçesiyle memur dahi yapılmaması, eğitim politikalarının birbiriyle çelişmesinin yeni bir örneğidir.
Aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçişe ilişkin kamu personel sistemi yönüyle tartışma çıkaracak bir sınav uygulaması yerine, aday memurluk süreci içerisindeki eğitim programları ve bu programlara dayalı olarak gerçekleştirilen sınavlar çerçevesinde öğretmene yönelik özel bir düzenleme yapılmasının öngörülmesi; bu anlamda, özellikle alan bilgisi ve pedagojik formasyon gibi doğrudan öğretmenlikle ilgili konuların adaylık eğitim sürecinde ve bu sürecin içindeki sınavlarda ön plana çıkarılmasına dönük yasa destekli bir yönetsel düzenleme daha uygun olacaktır.
Lise öğretmenlerinin seçimi
Bilim ve Sanat merkezleri öğretmenlerinin atanmasına ilişkin hiçbir hüküm olmaması, bu eğitim kurumlarına nasıl öğretmen atanacağı sorusunu ortada bırakmaktadır.
Spor liselerinin beden eğitimi öğretmenliği ile güzel sanatlar liselerinin müzik ve görsel sanatlar/resim öğretmenlerine atamalarda kullanılacak olan Ek-5 Değerlendirme Formu’nda “alanına ilişkin” başarı belgeleri ve ödüllerinin ayrıca puanlaması gerekmektedir. Yine özel eğitim kurumlarına ne şekilde öğretmen atanacağına dair herhangi bir düzenlemenin bulunmaması izaha muhtaçtır.
Proje okullarına nasıl öğretmen atanacağına dair bir hüküm de bu yönetmelikte yer almamaktadır. 6528 sayılı Kanun’da değinilmeyen atama konusunun bu yönetmelikle düzenlenmesi gerekirken, bu okullara öğretmen atamada hiçbir düzenlemeye yer verilmemesi, izahı mümkün olmayan önemli bir eksiklik olmasının yanında bu okulların kuruluş amacını sorgular hale getirecektir.
Hizmet alanları
Ek-2 Hizmet Alanları ve Hizmet Puanları Çizelgesi’nin hangi kriterlere göre belirleneceği hususu yönetmelikte düzenlenmemiştir. Bu alanda zorunlu çalışma yükümlüğü öngörülen eğitim kurumlarının belirlenmesinde öngörülen kriterler esas alınmalıdır.
Hizmet puanları
Puanlamanın hangi kriterlere göre yapıldığı, eşitlik ve adalet ilkelerinin gözetilip gözetilmediği bilinmemektedir. Hizmet bölgelerinin 4, 5 ve 6. hizmet alanlarındaki eğitim kurumlarında görev yapanlara verilecek hizmet puanlarının eşit olması gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle, birinci hizmet bölgesinin 6. hizmet alanındaki bir ilçe ile üçüncü hizmet bölgesinin 6. hizmet alanındaki ilçe arasında sosyo-ekonomik ve kültürel gelişmişlik düzeyi arasında neredeyse bir farklılık bulunmaması nedeniyle salt hizmet bölgesinden kaynaklı bir farklılaştırma eşitsizlik ortaya çıkaracaktır. Bu nedenle, 4, 5 ve 6. hizmet alanlarının hizmet puanları, üçüncü hizmet bölgesindeki puanlar gibi düzenlenmelidir.
Zorunlu çalışma yükümlülüğü
Zorunlu çalışma yükümlülüğüne ilişkin sürelerin, hangi kriterlere göre yapıldığı, eşitlik ve adalet ilkelerinin gözetilip gözetilmediği bilinmemektedir. Yönetmeliğin 41. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde düzenlenen, hizmet puanının hesaplanmasında değerlendirilen sürelerin, aynı şekilde zorunlu hizmet süresinden de sayılması gerekmektedir.
Diğer kamu kurum ve kuruluşlarından Millî Eğitim Bakanlığı’na geçen öğretmenlerin, daha önceki kurumlarında öğretmenlikte zorunlu hizmet bölgelerinde geçirdikleri süreler veya zorunlu hizmet süreleri Bakanlıkta yapılmış sayılmalıdır.
Rotasyon
Gerekliliğini ortaya koyan hiçbir bilimsel çalışma yapılmaksızın ve uygulama sonuçları ortaya konulmaksızın rotasyon uygulamasının yönetmelikle birlikte getirilmesinin kabulü mümkün değildir.
Amacı her ne olursa olsun öğretmenlerin aile bütünlüğünü bozacak bir uygulamanın öğretmenlerin kazanılmasına değil sisteme yabancılaşmasına yol açacağı kanaatindeyiz. Doğrudur, öğretmenlik fedakârlık mesleğidir; ancak öğretmenin aile bütünlüğünü ve hayatını göz ardı ederek fedakârlık yapmasını beklemek doğru değildir.
18-20 Kasım 2011 tarihleri arasında Millî Eğitim Bakanlığı’nın inisiyatifinde gerçekleştirilen “Ulusal Öğretmen Stratejisi Çalıştayı”nda rotasyonun 15 yılla sınırlı tutulması noktasındaki çalışma raporuna yansıyan kararın uygulanmasından vazgeçilerek, Bakanlığın 8 yıl hizmet süresini dolduran öğretmenler yönünden rotasyon şeklinde bir düzenleme getirmiş olmasını, gerekçesinin de ortaya konulmamış olmasını doğru bulmuyoruz.
Bu noktada, kamuoyuna açıklanan yönetmelik taslağında da benzer hükümlerin varlığı nedeniyle getirdiğimiz eleştiriler ve önerilerimiz doğrultusunda Bakanlık yetkilileriyle yaptığımız görüşmeler neticesinde il içinde rotasyon uygulamasından vazgeçilmiş olması yerindedir.
Rotasyon yerine öğretmenlerin isteklerine ve tercihlerine bağlı olmak kaydıyla il içinde isteğe bağlı yer değişikliğini teşvik edecek düzenlemelerin daha sağlıklı olacağı kanaatindeyiz.
Dönüşen eğitim kurumları yönünden başka bir eğitim kurumuna atanmak suretiyle görev yeri değiştirilenlerin dönüşen kurumlardaki hizmet sürelerinin 8 yıllık görev süresinin hesabında esas alınmaması yönünde açık bir düzenlemeye yer verilmeliydi.
Fen ve sosyal bilimler liseleri öğretmenleri gibi sınavla atanmış öğretmenler ile bilim ve sanat merkezleri öğretmenleri yönünden rotasyonun aynı eğitim kurumları ile sınırlı olarak yapılması yönünde bir düzenleme getirilmemiş olması önemli bir eksikliktir.
Rotasyon kapsamında görev yeri değişecek öğretmenlere tercih edebilecekleri eğitim kurumu sayısında sınırlama (40) getirilmiş olması yersizdir. Boş ve boşalması muhtemel tüm kadrolar tercihe açılmalıdır.
Mazerete bağlı yer değişikliğine ilişkin düzenlemeler
Öğretmenlerin aile birliği, sağlık, can güvenliği mazeretlerine veya engellilik durumuna bağlı yer değiştirmeleri hakkında, Devlet Memurları Kanunu ile Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmelik hükümlerinin uygulanacağının öngörülmesi, Bakanlığın teşkilat yapısı ile öğretmenlik mesleğinin niteliği ve icrasından kaynaklı farklılıkların dikkate alınmak istenmediğini ortaya koymaktadır. Bakanlık, mahkemelerce verilecek iptal kararlarından kurtulmak gibi basit gerekçe nedeniyle öğretmenlere münhasır bir mazerete bağlı yer değişikliği sistemi inşa etmekten imtina etmiştir.
Çerçeve yönetmelikteki hüküm karşısında, aile birliği mazereti kapsamında öğretmenin kamu personeli olmayan eşinin, talep edilen yerde kesintisiz son üç yıl sosyal güvenlik primi ödemek suretiyle kendi adına veya bir hizmet akdi ile işverene bağlı olarak çalışmış ve halen çalışıyor olması şartı aranmaktadır. Çerçeve yönetmeliğin ilgili hükmüne Sendikamız ve diğer paydaşlar tarafından açılan iptal davaları halen derdesttir. Diğer taraftan Türkiye şartlarında, özellikle özel sektörde kesintisiz üç yıl sigortalılık çok ender rastlanan bir olgudur. Sosyal güvenlik ödemelerinin işverenler tarafından gereksiz bir yük, ilk fırsatta kurtulunması gereken bir maliyet kalemi olarak görüldüğü ülkemizde kesintisiz 3 yıl sigortalılık şartının karşılanması mümkün görünmemektedir.
Bu konuda Sendikamızca Danıştay 16. Dairesi’nin 2015/11221 Esas sayılı dava dosyasında açılan iptal davası halen derdest olup mahkemenin hükmü iptal edeceğine olan inancımız tamdır.
Aile birliği mazereti ile engellilik durumuna bağlı yer değiştirmelerin, yarıyıl ve yaz tatilleriyle sınırlı tutulması, düzenlemenin amacını ve içeriğini ortadan kaldıran yersiz bir düzenlemedir.
Hizmet gereği yer değiştirmeler
Adli ve idari soruşturma sonucunda yerinde kalmasında sakınca görülen öğretmenlerin alt hizmet alanlarındaki eğitim kurumlarına atanması hükmünün getirilmesini doğru bulmuyoruz. Hizmet gereği yer değiştirme sonrası önceki eğitim kurumunun yer aldığı il/ilçeye yeniden atanmak için üç yıl geçmesi şartının istisnası olarak sağlık durumunun yanında can güvenliği gerekçesine yer verilmemesi ciddi bir risk unsurudur.
Norm kadro fazlası öğretmenler
İl içinde alanlarında ihtiyaç bulunmayan öğretmenlerin il dışına atanmalarının yolunun açılması, rotasyondan sonra kabulü imkânsız bir diğer düzenlemedir. Beraberinde pek çok eşitsizlik getirecek bu uygulama, yönetmeliğin genel mantığına ve çerçevesine aykırı olduğu gibi, hizmet puanlarını işlevsizleştirecek nitelikte yer değiştirme sürecinde adaletsizliğe de sebebiyet verecektir.
Norm kadro fazlası öğretmenler için atama sürecinde tercih işlemlerinde sayı sınırı olmamalı, boş olan tüm kurumları tercih edebilmelidir.
Hizmet sınıfı dışına çıkanlar
Bakanlığın merkez veya taşra teşkilatında yöneticilik görevleri hariç olmak üzere eğitim ve öğretim hizmetleri sınıfı dışındaki görevlere istekleri üzerine atananların, bu görevlerde en az üç yıl çalışmadan yeniden öğretmenliğe atanamayacakları hüküm altına alınmıştır. Sınıf değişikliğinin gerekçesinin ortadan kalkmış olmasını, yetişmiş, tecrübeli ve bilgi birikimi olan kamu görevlisinin istihdamı imkânını ve yetişmiş öğretmen açığını görmezden gelen bu düzenlemenin ardındaki mantığı anlamak güç.
Öğretmenlerin değerlendirilmesi
54. maddede düzenlenen öğretmenlerin başarı, verimlilik ve gayretlerinin eğitim kurumu müdürü tarafından Ek-3 Formu’na göre değerlendirmesinin yapılmasının düşünülmüş olması eğitim-öğretim hizmetinin niteliksel eksikliklerinin belirlenmesi anlamında yerinde bir girişim olsa da nesnel, hesaplanabilir, değerlendirilebilir ve denetlenebilir değerlendirme ölçütleri ortaya koyamamaktadır. Bunun yanında bu türden yoğun bir faaliyetin sadece başarı belgesi verilmesinde dikkate alınması gibi bir amaca özgülenmiş olması girişimin akim kalmasına sebep olmuştur.
Alan değişikliği
Bakanlıkça uygulama boyutunda alan değişikliğinin iller arasında yapılmasına rağmen alan değişikliğinin yönetmelikte sadece il içinde sınırlı tutulmasına neden ihtiyaç duyulduğu anlaşılamamıştır. Daha önceki uygulamalardan hareketle alan değişikliğinin iller arası atama suretiyle öğretmen ihtiyacının giderilmesindeki katkısı ortadayken ve de alan değişikliği sürecinin Bakanlıkça merkezi olarak gerçekleştirilmesi gerekli bir süreç olduğu açıkken, bu düzenleme alan değişikliğinin içeriğini boşaltacak niteliktedir.
Proje okullarına yapılacak atamalar
Yurt içinde veya yurt dışında, yerli veya yabancı kurum ve kuruluşlarla veya başka ülkelerle iş birliği anlaşması çerçevesinde kurulan ve ulusal veya uluslararası proje yürüten okul ve kurumlar ile proje okulu olarak seçilen ve belirli eğitim reformu ve programları uygulanan okul ve kurumlara öğretmen atamalarının, yönetmelik kapsamı haricinde Bakanlıkça belirlenecek ayrı bir hukuki düzenlemeyle gerçekleştirilecek olması, öğretmenler arasında yeni ayrışmalara, eğitim kurumları arasında görev ve hizmet yönüyle uyumsuzluklara neden olacaktır.
Yönetmeliğin öne çıkan olumlu yanları
Aday öğretmenler için eğitim: Bakanlıkça aday öğretmenler ile değerlendiricilere Ek-3’te yer alan formda yer alan mesleki ölçütler ve yazılı sınav konuları ile ilgili olarak çerçeve eğitim verilebileceğinin öngörülmesi yerindedir. Ancak beklentimiz, iller bazında farklı uygulamalara sebebiyet vermeksizin Bakanlıkça planlanarak merkezi olarak hem aday öğretmenlere hem de değerlendiricilere düzenli ve sürekli olarak eğitim verilmesidir.
Zorunlu çalışma yükümlülüğünün belirlenmesinde esas alınan kriterler: Zorunlu çalışma yükümlülüğü kapsamına alınacak eğitim kurumlarının belirlenmesinde kullanılan kriterler, sosyo-ekonomik ve kültürel gelişmişlik düzeyi ile eğitim ihtiyaçlarını bağdaştırmak açısından yerindedir. Ancak talebimiz, benzer kriterler esas alınarak söz konusu bölgelerde çalışan öğretmenlere ilave tazminat ödenmesidir.
Zorunlu çalışma süresinden sayılan haller: 657 sayılı Kanun’un 102, 103 ve 104. maddelerinde öngörülen izinlerin tamamı ile aynı kanunun 105. maddesi gereğince verilen izinlerin toplamının altı ayı geçmeyen kısmı; görevden uzaklaştırılan ve görevleri ile ilgili olsun veya olmasın herhangi bir suçtan tutuklanan veya gözaltına alınan öğretmenlerin 657 sayılı Kanun’un 143. maddesinde sayılan durumların gerçekleşmesi hâlinde bu sürelerin tamamı; yılda toplam 90 günü geçmeyen geçici görev süreleri ve hizmet içi eğitimde başarılı geçen sürelerin tamamının zorunlu çalışma süresinden sayılması yerinde bir düzenleme olmuştur.
Zorunlu hizmet yükümlüğünden muaf tutulanlar: Terör eylemleri etkisi ve sebebiyle şehit olan veya çalışamayacak derecede malul olan ya da malul olup da çalışabilir durumda olan kamu görevlileri ile er ve erbaşların, öğretmen olan eş ve çocukları ile anne, baba ve kardeşlerinin; en az yüzde 40 oranında çalışma gücünden yoksun olduğunu belgeleyen öğretmenlerin zorunlu hizmet yükümlülüğünden muaf tutulması yerindedir.
Rotasyondan muaf tutulanlar: Terör eylemleri etkisi ve sebebiyle şehit olan veya çalışamayacak derecede malul olan ya da malul olup da çalışabilir durumda olan kamu görevlileri ile er ve erbaşların öğretmen olan eş ve çocukları ile anne, baba ve kardeşleri; engelli öğretmenler, engellilik durumuna bağlı yer değişikliği yapanlardan bu durumları devam eden öğretmenlerin rotasyondan muaf tutulması da yerindedir.
Eş veya çocuğun ölümü nedeniyle yer değiştirme: Eşi veya çocuğu ölen öğretmenler, eş veya çocuklarının ölüm tarihinden itibaren yer değiştirme talebinde bulunabilme süresinin altı aydan bir yıla çıkartılması olumludur.
Aile birliğinin üçüncü bir yerde sağlanması: Her iki eşin de öğretmen olması ve bu kapsamda yer değiştirmek istedikleri yerlerde alanları itibarıyla öğretmen ihtiyacı bulunmaması durumunda, istemeleri hâlinde her ikisinin de alanları itibarıyla öğretmen ihtiyacı bulunan ile/ilçeye atanmaları imkânı getirilmesi, aile birliğinin sağlanması adına olumlu bir düzenlemedir.
İsteğe bağlı yer değiştirmelerde süre şartı aranmayacak olanlar: İkinci görev kapsamında yönetici olarak görev yapmakta iken öğretmenliğe atanmak isteyenler ile ihtiyaç ve norm kadro fazlası öğretmenlerin isteğe bağlı yer değiştirmelerinde süre şartı aranmaması yerindedir.
Ataması yapılan 28 Şubat mağdurlarına hizmet puanı verilmesi: Sendikamızın da talebi olan, öğretmen olarak görev yapmakta iken 23/4/1999 ile 14/2/2005 tarihleri arasında almış oldukları disiplin cezası sonucu öğretmenlikleri sona erip, 5525 sayılı Kanun uyarınca haklarında verilmiş disiplin cezalarının bütün sonuçları ile ortadan kaldırılmasına bağlı olarak öğretmenliğe döndürülenler ile aynı tarihler arasında istifa sonucu görevinden ayrılanlardan yeniden öğretmenliğe atananlara görevlerinden ayrıldıkları tarih ile öğretmenliğe döndürüldükleri tarih arasında geçen sürelere hizmet puanı verilmesi, haklı bir beklentiyi karşıladığı için yerinde bir düzenlemedir.
Yeni açılan eğitim kurumlarına atamalar: Yeni açılan eğitim kurumlarının öğretmen ihtiyacının karşılanmasında her kategoriden öğretmene başvuru hakkı tanınmış olması yerinde olmuştur.
Öğretmenlikten ayrılanlara yeniden atanma hakkı: Bakanlığın merkez veya taşra teşkilatında eğitim ve öğretim hizmetleri sınıfı dışındaki görevlere istekleri üzerine atanmış olan öğretmenlere altı ay içinde başvurmaları halinde yeniden öğretmen olarak atanma hakkı verilmesi, haklı bir beklentinin karşılanması ve gecikmiş bir hakkın iadesidir.