Aksaray 2 Şubesi
881 | | | 28-03-2015
YÜCE MERTEBE
MUSTAFA NARİN

YÜCE MERTEBE

           Büyük insanlar ve büyük milletler, idealleriyle yaşarlar. Her milletin bayraklaştırdığı hayalleri ve idealleri vardır hiç şüphesiz. Bu gayeden yoksun olan milletler tarih sahnesinden silinmeye mahkûm olmuştur yüzyıllar boyu.

            İslam öncesi ideali; “devlet-i ebet müddet” olan, İslamiyet’le şereflendikten sonra “Îlây-ı Kelimetullâh” olan şanlı ecdat üç kıtada at oynatmış korkusuzca. Gittiği her beldenin zeminine ilim, medeniyet, adalet ve hoşgörü tohumları ekmiş. Vatanı, milli ve manevi kültürün mayasıyla yoğurmuş evlâd-ı fatihân…

            Acaba hiç kafa yorduk mu? Neydi bu yüce milletin zoru? Çin’den Adriyatik’e kadar at koşturmanın gayesi? Evet, hedef belli ve tek. “Îlây-ı Kelimetullâh”  sevdası, makamların en yücesine erişme aşkı ve arzusu…

            Yüzyıllar boyunca; vatanıma, milletime, bayrağıma, kitabıma canım feda olsun. Ölürsem şehidim, kalırsam gaziyim anlayışı, bizim için bir türkü olmuş dillerde. İşte bu yüzdendir ki; Gönlümüzün kuytularına ılık yağmurlarla yağan mevsimin adı olmuş… Yüreğimizin soğuk dehlizlerine kor diye düşen aşkın hikâyesi olmuş bu… Gönle düşen tutkulu bir aşk, dudaktan düşmeyen yanık bir türkü olmuş, daha ötesi kara sevda olmuş şehitlik arzusu…

            Bu aşk uğruna bu memlekette analar yüzyıllarca oğullarını kurbanlık koç gibi saçını kınalayarak, vatana ve bayrağa kurban ederek, davul zurnalarla, dualarla uğurlayıp; “Haydi oğul git uğurlar ola. Git ki, vatan kurtula! Ya şehit ol, ya gazi!” diyerek gönderdi peygamber ocağına. Bu kara sevdanın temelinde Türk milleti için Bayrağın, vatanın ve Kitabın kutsal bir değer olarak kabul edilmesi yatmaktadır. Yeminlerimizi bile Kitap ve Bayrak üzerine yapmışız asırlardır. Onun için darlıkta, varlıkta, barışta ve savaşta Kitabını ve Bayrağını asla ayaklar altında çiğnetmemiştir. Her an el üstünde ve semalarda dalgalanmıştır “nazlı hilal.”

            “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır.

             Toprak, eğer üstünde ölen varsa vatandır.”

Diyerek vatanı tarif eden şairimiz, aziz vatanımızın yüce ideallerle donanmış şehit kanlarıyla sulanarak vatan olabildiğini dile getirmiştir.

Bağımsızlığımızın ve hürriyetimizin sembolü olan bayrağımız bizim millî davamız, onurumuz, gururumuz; Bayrak bizim ırzımız namusumuz, varlımız, dirliğimiz; Bayrak bizim inancımız, kültürümüz; Bayrak bizim gazimiz, şehidimiz; Bayrak bizim ruhumuz canımız… Kısacası bayrak bizim varlık sebebimiz…

            Bu varlık sebebimiz uğruna Malazgirt’te başlayan ve Türk’ün ateşle imtihanı olarak bilinen, Çanakkale Savaşlarına gelinceye kadar geçen binlerce savaşta, metrekaresini milyonlarca şehidimizin kanıyla suladığımız bu topraklar uğruna şahadet şerbetini içen, şehitlerimizin ruh halleri bambaşkaydı hiç kuşkusuz.

            Onlar başkalarının yaşamayı sevdiği kadar ölümü seven, gerçek hayatın ölüm ötesi hayat olduğu gerçeğini ve bu aziz topraklarımızın düşman çizmesiyle çiğnenemeyeceğini ruhlarında can-ı gönülden hisseden kahramanlık abideleriydi

Vatan uğruna sel olan kanları, çağlayan duru ırmaklar misali, uğruna öldükleri davayı sulayıp, yeşertmiş, büyütmüş ve yaşatmıştır.

            Çanakkale ruhunu iliklerine kadar yaşayan Millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy’a bir kulak verelim: Akif; Çanakkale Şehitlerine adlı sanat harikası şiirinde şehitlerimizi bakın nasıl tarif ediyor.

……………………………………………..

“Vurulup tertemiz anlından uzanmış yatıyor.

Bir hilâl uğruna ya Râb, ne güneşler batıyor?

“Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker,

Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

“Gömelim gel seni tarihe” desem sığmazsın.

Sen ki asara gömülsen taşacaksın… Heyhât!

Sana gelmez ufuklar, seni almaz bu cihat!

Ey şehit oğlu şehit isteme benden makber!

Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber”( 1)

            Diyerek şehitlerimizi Peygamberlikten sonra en yüce makamın ve Peygamberimizin kucak açıp beklediğini ifade ediyor.             

             İşte bu sarsılmaz inanç şehitlerimizin yüksek karakter kaynağını gösteriyor. O Mehmetler, canlar ve civanlar düşman istilasında etlerini harç, kanlarını su,  kemiklerini taş yaptılar. Anadan, yardan, serden geçip; candan, gönülden hiç tereddütsüz ölüme yürüdüler.   Kısacası Peygamber ocağında nice civanlar, Mehmetler, nice güller soldu. Soldu dediğime bakmayın, onların asıl gülü, şahâdet şerbetini içtikten sonra açtı.

     Ruhları şâd olsun. 

 

                                                                                                              Mustafa NARİN

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                

                                                                                                        

Tüm Yazılar
1 BİRLİK VE BERABERLİĞİMİZ DAİM OLSUN
2 YÜCE MERTEBE
3 TÜM ÖĞRETMENLERİMİZE İTHAF OLUNUR: İLAHİ NEFES