İNSAN VE EĞİTİM
Eğitim, çok geniş kapsamlı ve zengin bir kelimedir. Onunla bağlantı kurulmadan insanı ifade etmek boşa kürek çekmekle eşdeğerdir. İnsanoğlunun dünya serüvenine başlamasıyla eğitimle içli dışlı olması birliktelik arz etmektedir. Bu ilişki, insanın yaratılışından bu yana da birlikte düşünülmüş; eğitimsiz insan olamayacağını herkes dillendiregelmiştir. Kan, insan için ne kadar hayati değer taşıyorsa eğitim de o kadar hayati bir değerdir.
İnsanın bireysel olarak gelişimini sürdürebilmesi sınırlıdır. İnsanın sosyal yönü yani insanlarla ilişkisi gerçek gelişimini de sağlamaktadır. İlk insanın eğitimini bizzat Cenab-ı Allah yapmıştır. Zaten insan başıboş yaratılmış değildir. Sonraki nesillerin de bir öncekiler tarafından yönlendirilmesi esastır. Eğitimin var oluşu, her şeyde olduğu gibi varlığın yegane sahibi Cenab-ı Allah’la gerçekleşmiştir. Yüce yaratıcı, insanı muhatap alarak ona merkezde bir değer vermiştir. Medeniyetimizin mimarlarından Şeyh Galip:
“Hoşça bak zatına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen”
(Sen âlemin özü ve yaratılmışların gözünün gözbebeği bir insan olduğun için zatına hoşça bak.) diyerek bu değerlendirmeyi pekiştirmiştir.
Eğitim, Türkçemizde “eğmek” mastarından türetilen bir kelimedir. Eğmek ve eğerek bir kıvama getirme amaçlı bir faaliyettir. Bu faaliyet değişik vasıtalarla ve değişik ortamlarda gerçekleşmektedir. Bu bir ev, bir okul, bir araba, bir sokak, bir cadde, bir tarla vs. olabilir. Bunların hepsinde ortak bir nokta vardır: İnsanın olgunlaştırılması ve mükemmelleştirilmesi.
Belli bir inancın etrafında gelişen eğitim, insan fıtratına uygun bir eğitim anlayışıdır. Bu düşünceden hareketle Cenab-ı Allah bize İslam dinini eğitim amacıyla göndermiş, bir hayat nizamı yapmıştır. Peygamber Efendimizi de bir öğretmen olmanın yanında bir eğitmen olarak göndermiştir. Cenab-ı Allah’tan aldıklarıyla bizlere çok güzel bir eğitim alanı vermiştir. Bizlere düşen de elimizden geldiğince bu meydanda at sürmektir. Peygamber Efendimiz, sünnetiyle bizleri eğitmeye hala devam etmektedir.
Eğitim üzerinde dururken özellikle eğitim demeye dikkat ediyoruz; öğretim demiyoruz. Çünkü öğretim eğitime giden yolda bir vasıta özelliği taşımaktadır. Eğitim öğretimsiz olmaz; ama sadece öğretim de eğitimi vermez. Eğitim çok geniş kapsamlı bir uygulamadır. Günümüzdeki eğitim anlayışı, aslında bir öğretim yaptırımından başka bir şey değildir. Eğitim boyutuna geçilemediği sürece insanlara tam anlamıyla faydalı olunamaz. Hayatın bütün dönemlerinde, her nefes alış verişte vardır eğitim. Fakat öğretim belli bir zamana ve zemine özgüdür. Günümüzde “Milli Eğitim Bakanlığı” gerçekten bir eğitim kurumu mudur? Yoksa öğretim bakanlığı demek daha uygun olmaz mı? İşlevini dikkate aldığımızda bu bakanlığımız, eğitim pozisyonunda değildir, eğitime yardımcıdır sadece. Okullarla, okuldaki programlarla, öğretmenlerin istihdamıyla, binaların tefrişiyle çokça ilgilenen bir kuruma eğitim gibi zengin bir görevi yüklemek de adil bir iş olmasa gerek. Okullarda biz eğitim yapamıyoruz; ama öğretim yapıyoruz. Zaten eğitim bir mekana indirgenemeyecek kadar geniş kapsamlıdır. Bunu sadece okuldan beklemek de o kadar yanlıştır. Bir insan anne karnından başlayarak hayatının her anında eğitim halindedir. Bunun bilincinde olarak özellikle fıtrata uygun, inanç eksenli eğitimin insanımıza verilmesi, eğitim almış bireylerin de bir vazifesidir. Bu işi bir kuruma bırakıp o yapsın, deyip geri plana çekilmek de çok yanlıştır. Her insanın eğitimde rolü vardır. Yola tükürmemek, çevreyi kirletmemek, insanlara yardım etmek, dedikodu yapmamak bir eğitimin sonucudur. Eğitimli insanlar, başta kendisine olmak üzere insanlara faydalı ve zararlı olanı bilir ve ona göre hareket tarzı geliştirir.
“Ağaç yaşken eğilir.” Atasözü uyarınca eğitimin en verimli, en hızlı sonuç vereni küçük yaşta olanıdır. Yahudilerin düşüncesini aşağı yukarı biliriz. Onlar, altı yedi yaşına kadar çocukları biz eğitelim, ondan sonra siz alın, ne yaparsanız yapın, derler. Çünkü kaset gibi çocukları istedikleri gibi doldurur, işlerler. Bu zamandan sonra bu çocukların alışkanlıklarını, bakış açılarını, eğilimlerini değiştirmek ya da düzeltmek çok zor olacaktır. Yüce değerlerimizle yaşamayı, onları sevmeyi ve saymayı çocuklarımızdan başlayarak öğretimle birlikte insanımıza benimsettiğimiz an başarı bizim olacaktır. Topyekun eğitim seferberliği olmadan bir milletin kalkınması, medeni olması mümkün değildir. Öğretmeniyle, doktoruyla, öğrencisiyle, mühendisiyle, kadınıyla, erkeğiyle bütün insanlar bu işte olmak zorundadır. Başkasından bekleme hastalığından da kurtulmak da bir eğitim işidir. Öğretimi öğretmenlere bırakabiliriz; ama eğitim görevini hepimiz üstlenmeliyiz.
Birbirimizin eksiğini gidererek, ayıplarımızın, kusurlarımızın üstünü örterek mükemmel insanlığı ve toplumu oluşturmanın yollarını aramalıyız. Bu Cenab-ı Allah’ın bize yüklediği bir yüce görevdir. Eşref-i mahlukat (yaratılmışların en şereflisi) olmak, eğitilmek ve eğitmekle mümkündür. İnşallah hepimiz birer eğitim gönüllüsü oluruz da eşref-i mahlukat güzelliğine erişiriz.
Cemal ÖZYÖN
cemalozyn68@hotmail.com
İNSAN VE EĞİTİM
21. yüzyılın vebası ?İnternetkolizm?
OKUMAK
Millet ve Memur-Sen
BİRLİK VE BERABERLİĞİMİZ DAİM OLSUN
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Bizimle canlanacak nice umutlara doğru
Örgütlü olmanın bereketiyle birleştik, birleştikçe büyüdük ve güçlendik
Psikopatik zevzeklerin kuru gürültüsü
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
FİLİSTİN DİRENİŞİ, MÜSLÜMANLARIN GELECEĞİ VE EMPERYALİZMİN ÇÖKÜŞÜ